Ana içeriğe atla

ETKİNLİK, OYUN ve ÇEVRE

Çocukla etkili vakit geçirebilme konusu annelerin her zaman gündeminde olmuştur. Fakat  bu etkili vakitler genellikle yarım saate sığdırılmış etkinlikler olarak algılanmaktadır. Oysa çocukla geçirilen vakit tüm yaşam alanımıza  yayılmalıdır. Kahvaltı hazırlarken, kek çırparken, portakal sıkarken, hamur yoğururken, çamaşır asarken, tozları alırken, sofrayı kurarken, yani gün içinde her ne yapıyorsanız bu işlere çocuğunuzu da müdahil edebiliyorsanız etkili vaktin sırrını bulmuşsunuz demektir. Yoksa,  'of çekil ayağım altından zaten acelem var' diyenlerdenseniz biraz yavaşlamanız ve çocuğunuzun ritmine ayak uydurmanız gerekir. Çocuğunuzu önce tanımaya, sonra  anlamaya çalışın. Sizin 25 yıllık, onunsa sadece 2 yıl, 3 yıl, 5 yıllık hayat tecrübesi var, bunu unutmayın.


Peki hiç mi etkinlik yapmayalım?
Beyin gelişiminin büyük bir kısmı, bebeklik ve erken çocukluk döneminde tamamlanmaktadır. Bu yüzden kesinlikle etkinlik yapmalıyız. Fakat hazırladığımız etkinlikleri bir oyun yolu ile çocuklarımıza sunmalıyız. Diyelim ki çocuğunuza renk gruplandırması yaptıracaksınız.

Birinci anne, mavi, sari ve kırmızı renkte plastik bardaklar ile ponponları çocuğun önünde koydu ve ona ponponları kaşıkla alıp renklerine göre bardaklara koymasını söyledi.
İkinci anne ise, çocuğuyla beraber bir minderin üzerine oturdular ve evcilik oynamaya karar verdiler. küçük bir bezi yere serdiler ve kaşıkları, bardakları, kapları koydular üzerine. 3 tane de oyuncak bebeği oturttular yanlarına. İsimleri Ali, Ayşe ve Fatma idi. Hepsinin de karnı çok acıkmıştı. Anneleri onlara renkli köfteler yapmıştı. Mavi, sarı ve kırmızı renkte yumuşacık köfteler. Sonra Ali'nin önüne sarı kabı, Ayşe'nin önüne mavi kabı, Fatma'nın önüne de kırmızı kabı koydular. Tepsinin içindeki köfteleri kaşıkla renklerine göre bebeklerin kaplarına paylaştırdılar ve çocuk hepsinin karınlarını doyurdu, sularını içirdi, biraz da top oynadılar. Çok yorulan bebeklerin uyku vakti gelmişti artık. Çocuk ninni söyleyerek ve bir tane de masal anlatarak bir güzel uyuttu bebeklerini. Oyun da burada bitti. Kim bilir belki sonrasında anne ile çocuk mutfağa gerçek köfteleri yapmaya gitmişlerdir.

Birinci annenin yaptığı etkinlikte, istenilen sonuca ulaşılmış olsa bile, büyük olasılıkla etkinlik süreci sıkıcı geçmiştir. İkinci annenin uyguladığı etkinlikte çocuk istenileni yapamamış dahi olsa bu oyunlu etkinlikte, el-göz koordinasyonunu sağlama ve bilişsel gelişime katkı sağlama dışında  çocuğun başka bir çok kazanımı olmuştur:

  • Öncelikle çocuk anne ile olumlu ve etkili bir iletişime geçmiştir. 
  • Sevildiğini ve değer gördüğünü tam anlamıyla hissetmiştir. 
  • Hayal gücünü kullanmış ve geliştirmiştir. 
  • Empati kurma yeteneği gelişmiştir. 
  • Başkasının bakımını (oyuncak dahi olsa) üstlenmiş ve sorumluluk almıştır.
  • kendine güveni artmıştır. 
  • Ninni söyleyerek, masal anlatarak dil gelişimine katkı sağlanmıştır. 

Etkinlik ve oyun kadar önemli bir unsur da çocuğun bulunduğu çevrenin fiziki koşullarıdır. Ben Montessori felsefesine göre düzenlenmiş çevreyi tercih ediyorum. Ayrıca Montessori'ye göre düzenlenecek olan odanın maliyeti piyasadaki çocuk odası takımlarına göre  çok daha uygun. Yer yatağı, boyuna uygun masa, belki bir sandalye ve raf, özgürce boyama yapabileceği bir köşe, çalışmalarını asabileceği çamaşır ipleri ve mandallar vs. seçenekleri bebeğinizin ihtiyaçlarına göre  çoğaltabilir ve evinizde bulunan malzemeleri kullanarak odanızı oluşturabilirsiniz.



Eğer çocuğunuz 2 yaşın altında ise yeni eşyalar alıp da fazla masraf yapmamanızı öneririm. Çünkü 2 yaşından önce alacağınız eşyalar büyük ihtimalle sizin tercihiniz olacak, dolayısıyla çocuğunuza seçme şansı bile bırakmamış olacaksınız. Yaşı geldiğinde tercihi çocuğunuza bırakırsanız ve daha sonra onun beğenmediği bir eşya olursa,  "Ama bunu sen seçmiştin" diyebilirsiniz, böylelikle çocuklarınız kendi tercihlerinin bedelini  üstlenmeyi öğreneceklerdir.



İyi düzenlenmiş bir çevre çocuğunuzun odasıyla sınırlı kalmamalıdır. Çünkü onun yaşam alanı odasından ibaret değildir. Bu yüzden evin içinde çocuğun rahatça hareket etmesini engelleyecek fazla eşyalardan kurtulmak gerekir.


Çocukla etkinlik yapabilmek ve oynayabilmek için pahalı oyuncak ya da materyallere ihtiyacımız yok. Tam aksine kendi oyuncağımızı kendimiz yapabilir, materyallerimizi elimizdeki malzemelerle hazırlayabiliriz. Bunun için ben her zaman elimin altında; 
  • Eva, keçe, tüylü tel, yapıştırıcı, mukavva, fon kartonu, krapon kağıtları, yapıştırıcı, bant, kulak çubukları, kürdanlar, dondurma çubukları, boncuklar, plastik tabak, bardak ve kaşıklar vs. bulundururum.

  • Bunun dışında mutfağa bir de kilitli poşet koydum, onun içine de süt, pet şişe, gazoz ve  teneke kutu kapaklarını koyuyorum.
  • Başka bir kapta daha sonra boyamak üzere yumurta kabuklarını biriktiriyorum.
  • Kapaklı kavanozlara duyusal etkinliklerimiz için ayırdığımız kuru bakliyat, pirinç, bulgur, çay vs. bulunduruyorum.
  • Bir başka saklama kabının içinde de hazırladığım ev kumunu bulunduruyorum. 
  • Bunların dışında peynir, yoğurt ve zeytin kutularını, pet şişeleri, karton kutuları atmıyorum. Belki bir gün lazım olur diyerek gardrobumuzun bir köşesini de onlara ayırdık ki en sıkıştığım anlarda kurtarıcım oldular, olmaya da devam ediyorlar.
  • Bir kilitli poşetimiz daha var, kızımla beraber yürüyüşe çıkarken onu da yanımıza alıyoruz. Taş, yaprak , kurumuş dal vs. istediği şeyleri koyuyor poşete. Poşettekiler biraz birikince doğa sepeti hazırlamayı düşünüyorum.


Saydığım malzemeler ile bebeklerinize de farklı oyunlar kurabilirsiniz, bu sizin hayal gücünüze ve biraz da araştırma yapmanıza bağlıdır. 2 yaşının üzeri çocuklarınız var ise haftada 1 kez de olsa elde bulunan malzemelerle çocuğunuzla beraber bir şeyler ortaya çıkarmanızı öneririm. Bu sayede çocuğunuz hem eşyanın kıymetini anlayacak hem de hazırcılıktan bir nebze de olsa uzaklaşacaktır.

Çocuğunuza doğal bir çevrede, özgürce ama bir disiplin içerisinde hareket etmesine fırsat verecek çevreler sunmak da yine sizin hayal gücünüze ve biraz da araştırma yapmanıza kalmıştır. Öğrenmenin yeri, yaşı ve sınırı yoktur.

Öğretirken öğrenmeniz ve keyif almanız duasıyla... 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BEBEKLİ UMRECİLERE TAVSİYELER

Bu yazıyı yazmamdaki amaç, bebekle umreye gidecek olanları, tüm söylenenlere rağmen biraz cesaretlendirmek ve ne yapmaları gerektiği konusunda yardımcı olmaktır. Bana "Pişman mısın, bebekle çok zor olmuştur" diyorlar. Kişi, oralara gider de pişman olur mu hiç! Bence hayatın her döneminde, ne zaman imkan olursa hiç tereddüt etmeden gitmeli insan, Allah kolaylığını verir elbet. Hem "Şüphesiz, zorlukla beraber bir kolaylık vardır" ayetiyle müjdelemiyor mu bizi Rabbimiz? Güzel düşünelim ki güzel olsun, gönlümüzce olsun her şey. Aksi takdirde benim gibi söylenenlere kulak asıp vazgeçme aşamasına kadar gelebilirsiniz. Şükürler olsun ki böyle bir hatadan döndüm ve Rabbim bana, oraları görmeyi nasip etti. Gelelim umre yolculuğumuza: Umre için yola çıktığımızda kızımız 21 aylık idi ve aylardan şubat idi. Öncesinde ufak çaplı bir araştırma yaptım. Kızım için hazırlayacağım eşyaları listeledim. Fazla kıyafet götürmeye hiç gerek yok. Mekke'de çamaşırlar çok hızlı bir

ERKEN ÇOCUKLUKTA MASTÜRBASYON VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

"Mastürbasyon (kendi kendine doyum), 3-5 yaşlar arasında sık rastlanan bir davranıştır ve çocuğun kendi bedenini tanıma eyleminin bir parçasıdır." diyor Haluk Yavuzer   Çocuğu Tanımak ve Anlamak   adlı kitabında. Gerçekten de öyledir. Çocuklarınızı dikkatli izlediyseniz, cinsel organlarına önce tesadüfen dokunduğunu, onu fark ettikçe dokunma isteklerinin artığını görmüş olmalısınız. Bu aşamada 'çek elini oradan, ayıp, terbiyesiz' diyerek ellerine vurmadıysanız ve zorla bu davranıştan vazgeçirmeye çalışmadıysanız bir süre sonra oraya olan aşırı ilgisinin kendiliğinden kaybolduğunu görürsünüz.

GEBELİKTE 2'Lİ VE 3'LÜ TARAMA TESTİ

Gebelikte yapılan 2'li ve 3'lü tarama testleri, anne karnındaki bebekte görülebilecek kromozomal hastalıkların tespit edilmesi için yapılır. Bu hastalıkların başında da Down Sendromu gelir. Son zamanlarda özellikle de muhafazakar kesimlerde, bu testlere karşı aşırı ön yargıların bulunduğuna şahit oluyorum. Bunun sebebi ise; bu testlerden çıkabilecek olası olumsuz sonuçların kürtaja sebep olabileceğidir ve gerçeklik payı da vardır. Peki "bebeğim engelli olacaksa hiç doğmasın" diye düşünen bir anne, sağlıklı doğacak sandığı bebeği  engelli doğduğunda ne hissedecek? Büyük bir şok geçirme ve ardından bebeği reddetme ihtimali yüksek. Sonuç böyle olacaksa engelli bebeklerin, anne karnında yaşamına son verilmesi gerektiğini söylemiyorum ve böyle bir şeyi asla tasvip etmiyorum. Zira şer bildiklerimizde hayır, hayır bildiklerimizde şer vardır.